4 Aralık 2007 Salı

Türban değil BAŞÖRTÜSÜ! Baş örtüsü.

Bu blogun ilk mesajı, blogla aynı başlığı paylaşıyor: "Türban değil BAŞÖRTÜSÜ! Baş örtüsü."

Türkiye'de başörtüsü problemi, ta 1960'lardan beri var; konuyu "Türkiye'nin modernleşme ve batılılaşma tarihinde kılık-kıyafet, özelde kadınların kılık-kıyafeti" olarak alırsanız Tanzimat dönemine kadar bile uzanabilirsiniz, ama TÜRBAN'ın tartışmaya ne zaman girdiğini çok iyi biliyoruz: 1980'lerin başı, askeri darbe döneminin hemen sonrası, YÖK'ün başındaki Prof. İhsan Doğramacı, üniversitelerde başörtüsü yasağının konmasının ardından ortaya çıkan başörtüsü problemine kendince bir çözüm olarak, başörtülü kız öğrencilere, "Batılı ve çağdaş" bir kadın şapkası olan türban takmalarını önerir. Başörtülü kız öğrencilerin amaçları Allah'ın örtünme emrine uymak olduğu, herhangi bir simge peşinde olmadıkları için Doğramacı'nın bu tavsiyesine uyarak, o dönemde sosyete muhitlerindeki yaşlı ve ama aynı zamanda dini vecibelere uymaya çalışan kadınların kullandıkları ve ancak Vakko gibi lüks mağazalarda satılan türbanı alarak kullanmaya başlarlar. KISA BİR SÜRE İÇİN sorun çözülmüş gibi olur; başörtülü kızlar, rejimin "Batılı ve çağdaş" olarak gördüğü türbanla üniversiteye girmektedirler, ama başörtüsü yasağını getirenlerin amacı üzüm yemek değil bağcıyı döğmek olduğu için, bir süre sonra türbanı da yasaklarlar. Yasaklandıktan sonra türban takmanın bir anlamı kalmadığı için, başörtülüler tekrar baş örtülerine geri dönerler, türban takmayı bırakırlar. İşte bu noktada, türbanın Türkiye gündeminden ÇIKMASI gerekirdi, çünkü başörtüsü yasağının şiddetlendiği 1990'ların sonlarında Türkiye'de türban diye BİRŞEY YOKTU, ama bu süreçte başörtüsüne karşı olanların ısrarla türban kelimesini kullandıklarını ve ısrarla "türban bir siyasal simgedir" tezini ileri sürdükerini görüyoruz. Ama tekrar ediyorum,

Türban diye bir şey yok, başörtüsü var.

Başörtüsüne karşı olanların neden ısrarla türban kelimesini kullandıklarını bu blogda ilerideki yazılarda daha ayrıntılı olarak işleyeceğim, ama şu an için şu tespitleri yaparak blogun ana eksenini belirlemekle yetineceğim:

1. Türban, Batı'da kullanılan bir kadın şapkasıdır. Belli bir şekli, formu vardır.
2. Başörtüsü, bir örtüdür, herhangi bir örtü başı örtmekte kullanılabilir. Ülkemizde de çeşitli kumaşlardan, çeşitli desen ve renklerde yapılmış binlerce, onbinlerce farklı tasarımda başörtüsü, çeşitli şekillerde kadınlar tarafından başlarını örtmekte kullanılmaktadır. Sadece bugünkü Türkiye'de değil, farklı zaman ve mekanlarda, dünyanın değişik yerlerinde, tarihin değişik dönemlerinde Müslüman kadınların başlarını örtme şekilleri ve kullandıkları örtüler, büyük bir çeşitlilik gösterirler.
3. Belli bir tipte örtülen başörtüsüne bir siyasal anlam yüklemek, bir simge olduğunu iddia etmek ve bunu TÜRBAN olarak adlandırmak, SAÇMALIKTIR. Hiçbir dayanağı yoktur.
4. "Türban bir siyasal simgedir" lafı bir saçmalıktır. Öncelikle türban değil başörtüsü, siyasal değil dini, simge değil bir emir ve gerekliliktir. Bu cümle baştan sona yanlıştır. Doğrusu, "Başörtüsü dinin bir emri ve gereğidir." olmalıdır.
5. Başörtüsünü serbest bırakmak ne Türkiye'yi geriye götürür, ne de başlarını örtmeyen kadınların özgürlüklerini kısıtlar.
6. Başörtüsü mücadelesi, sadece Türkiye'de değil bütün dünyadaki özgürlük mücadeleleri içinde en masum, en naif ve şiddetten en uzak bir mücadeledir. Yıllardan beri, binlerce, onbinlerce başörtülü kadının haksızlıklara uğramasına rağmen, kırmadan, dökmeden sürdürülen, Türkiye'nin iç barışı zarar görmesin diye büyük kitlelerin büyük bedeller ödedikleri en haklı bir mücadeledir.
7. "Başörtüsü serbest bırakılırsa şu şu olur..." şeklinde dile getirilen korku ve endişeler, başörtüsüne karşı olanların ve yasağı destekleyenlerin kafalarındaki VEHİMlerden ibarettir. Bu kişilerin vehimlerinden, yersiz ve temelsiz korkularından arınmaları, maalesef ülkenin yıllarına malolmuştur, hala da olmaktadır.
8. Başörtüsü sorununun tek çözümü, başörtüsünün serbest bırakılmasıdır.
9. Başörtüsü sorununu çözmek çok ve çok kolaydır. Bunun için gerekli olan tek şey, başörtüsü yasağını destekleyenlerin kafalarındaki yersiz korku, endişe ve vehimleri silip atmalarıdır.
10. Türkiye, başörtüsü serbest kalmadan özgür olamaz. Başörtüsü yasağı gibi, haksız olduğu bu kadar açık, halkın büyük çoğunluğu tarafından karşı olunan ve çözmesi de bu kadar kolay bir sorununu bile çözemeyen Türkiye, ne terörü bitirmeyi başarabilir, ne Kürt sorununu çözebilir, ne de eğitimden sağlığa, kentleşmeden kalkınmaya kadar diğer büyük sorunlarının üstesinden gelebilir.